Üçüncü avlunun sağ yan bölümünde. Birkaç mermer basamakla çıkılıyor. İçten; aynalı tonozla, dıştan ise çatı ile örtülü. Sultanlar; elçileri burada kabul ediyorlardı. İsminden de anlaşılacağı üzere; burada, Sultan’lar ile konuşulur ve arzda bulunulurmuş. Fatih devrinden kalan, ancak 1856 yılında, bugünkü şekliyle onarılarak, günümüze erişebilen bu bina; küçüklüğü yanında, birçok tarihi olaya sahne olmuştur.
Burada; içi; klasik Türk motifleriyle süslü, aynalı
tonozla örtülü taht hemen göze çarpıyor. Tahtın üstü; inci ve zümrüt gibi
değerli taşlarla süslü yastıklarla döşeli. Tavandan sarkan, kıymetli taşlarla
süslü askı, tahtın görkemini arttırıyor. Tahtın yanında; bronzdan yapılmış;
Türk döküm işçiliğinin güzel örneği bir ocak var. Ufak bir çeşme ve nişler
içinde bulunan Çin vazoları; odaya ayrı bir hava katmış. Odanın dışındaki
çeşme; odanın içindeki konuşmalar duyulmasın diye, sürekli açık bırakılıyormuş.
Burada yapılan elçi kabulleri: Osmanlı
imparatorluğunun gücünü ve ihtişamını yansıtacak bir şekilde yapılırdı. Ancak;
arza kabul edilecek elçiler, önce Kubbealtı denilen bölümde, arza
hazırlanırlarmış.
Evet; arz odasını gördükten sonra; sağ tarafta
bulunan, önü kubbeli yapıya doğru gidin.
Fatih Sultan Mehmet devrinden kalma bu bina; 1859
yılında Sultan Abdülmecit tarafından değiştirilerek, bugünkü şeklini almış.
Eski; Seferli koğuşu olan yapı, bugün padişah elbiselerinin sergilenmesine
ayrılmış.
Burada: padişahların elbiseleri sergileniyor. Buradaki
sultan elbiseleri koleksiyonu; dünyada tek. Fatih’ten başlayarak, Sultan
V.Mehmet Reşat’a kadar uzanan döneme ait bir kronolojik sıra takip ediliyor.
Çatma, kakma, kadife, atlas, canfes gibi Türk kumaşlarından yapılmış olan
elbiseler, renk ve motifleriyle göz kamaştıracak güzellikte. Gerek Sultanların
elbiselerinin birini hazineye bağışlama adeti, gerekse padişahların sırtına
geçirildiği için kutsal sayılmaları ve ölümlerinden sonra, hepsinin toplanarak
bohçalarda saklanması sebebiyle, bugün Osmanlı Sultanlarının elbiselerinin
eksiksiz bir koleksiyonuna sahip olunabilmiştir. Özel saray tezgahlarında, elde
dokunmuş kumaşlardan dikilen bu elbiseler; 15’nci yüzyıldan beri; itina ile
bohçalanıp, özel sandıklarda saklanmış. Tamamı: 2500 tane. Altın ve gümüş
simlerle işlenmişler. Burada; elbiseler yanında; Sultanların kullandıkları:
ipek halı ve seccade örnekleri de teşhir ediliyor. İç bölümde; ayrıca şehzade
giysileri, kumaş örnekleri ve kıymetli seccadeler sergileniyor.
Burada, birkaç basamaklı merdivenle inildiğinde, önü
sütunlu bir yapıya geliniyor.
Burası; eski hamam ve Fatih
Köşkü olup, sonradan hazine haline getirilmiş. Şimdi, 4 Salon halindeki bu
bölümde, dünyanın en zengin hazinesi sergileniyor
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder