15 Ocak 2012 Pazar

ARZ ODASI:



Üçüncü avlunun sağ yan bölümünde. Birkaç mermer basamakla çıkılıyor. İçten; aynalı tonozla, dıştan ise çatı ile örtülü. Sultanlar; elçileri burada kabul ediyorlardı. İsminden de anlaşılacağı üzere; burada, Sultan’lar ile konuşulur ve arzda bulunulurmuş. Fatih devrinden kalan, ancak 1856 yılında, bugünkü şekliyle onarılarak, günümüze erişebilen bu bina; küçüklüğü yanında, birçok tarihi olaya sahne olmuştur.
Burada; içi; klasik Türk motifleriyle süslü, aynalı tonozla örtülü taht hemen göze çarpıyor. Tahtın üstü; inci ve zümrüt gibi değerli taşlarla süslü yastıklarla döşeli. Tavandan sarkan, kıymetli taşlarla süslü askı, tahtın görkemini arttırıyor. Tahtın yanında; bronzdan yapılmış; Türk döküm işçiliğinin güzel örneği bir ocak var. Ufak bir çeşme ve nişler içinde bulunan Çin vazoları; odaya ayrı bir hava katmış. Odanın dışındaki çeşme; odanın içindeki konuşmalar duyulmasın diye, sürekli açık bırakılıyormuş.
Burada yapılan elçi kabulleri: Osmanlı imparatorluğunun gücünü ve ihtişamını yansıtacak bir şekilde yapılırdı. Ancak; arza kabul edilecek elçiler, önce Kubbealtı denilen bölümde, arza hazırlanırlarmış.
Evet; arz odasını gördükten sonra; sağ tarafta bulunan, önü kubbeli yapıya doğru gidin.
Fatih Sultan Mehmet devrinden kalma bu bina; 1859 yılında Sultan Abdülmecit tarafından değiştirilerek, bugünkü şeklini almış. Eski; Seferli koğuşu olan yapı, bugün padişah elbiselerinin sergilenmesine ayrılmış.
Burada: padişahların elbiseleri sergileniyor. Buradaki sultan elbiseleri koleksiyonu; dünyada tek. Fatih’ten başlayarak, Sultan V.Mehmet Reşat’a kadar uzanan döneme ait bir kronolojik sıra takip ediliyor. Çatma, kakma, kadife, atlas, canfes gibi Türk kumaşlarından yapılmış olan elbiseler, renk ve motifleriyle göz kamaştıracak güzellikte. Gerek Sultanların elbiselerinin birini hazineye bağışlama adeti, gerekse padişahların sırtına geçirildiği için kutsal sayılmaları ve ölümlerinden sonra, hepsinin toplanarak bohçalarda saklanması sebebiyle, bugün Osmanlı Sultanlarının elbiselerinin eksiksiz bir koleksiyonuna sahip olunabilmiştir. Özel saray tezgahlarında, elde dokunmuş kumaşlardan dikilen bu elbiseler; 15’nci yüzyıldan beri; itina ile bohçalanıp, özel sandıklarda saklanmış. Tamamı: 2500 tane. Altın ve gümüş simlerle işlenmişler. Burada; elbiseler yanında; Sultanların kullandıkları: ipek halı ve seccade örnekleri de teşhir ediliyor. İç bölümde; ayrıca şehzade giysileri, kumaş örnekleri ve kıymetli seccadeler sergileniyor.
Burada, birkaç basamaklı merdivenle inildiğinde, önü sütunlu bir yapıya geliniyor.
Burası; eski hamam ve Fatih Köşkü olup, sonradan hazine haline getirilmiş. Şimdi, 4 Salon halindeki bu bölümde, dünyanın en zengin hazinesi sergileniyor

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder