Buraya girişte; ilave bilet alınması gerekiyor.
Enderun avlusundaki, Fatih Köşkü; hazine dairesi olarak, objelerin sergilendiği
yer. Zaten; eskiden de, burası saray hazinesi olarak kullanılıyormuş.
Önceki dönemlerde. Sarayda, birçok hazine bulunuyordu.
Örneğin; yabancı ülkelere giden elçilere emaneten verilen eşyaların saklandığı
“Elçi Hazinesi”, Hırka-i Saadetdeki kıymetli eşyaların içinde saklandığı
“Emanet Hazinesi”, şimdi silah müzesi olan “İç Hazine”, bir de kıymetli koşum
takımlarının bulunduğu has ahırdaki “Raht Hazinesi” vardı. Osmanlı
Sultanlarının esas hazinelerinin, Yedikule’de bulunduğu söylenir.
Şimdi gezeceğiniz hazine; “Hazine-i Hümayun “ denilen,
padişah hazinesidir.,
Bu hazine; çeşitli ganimetlerden, İstanbul’a gelen
elçilerin Sultanlara getirdikleri hediyelerden, padişahların tahta geçiş
törenlerindeki armağanlardan ve satın alınan kıymetli eşyalardan oluşmuştur. Özellikle; Yavuz
Sultan Selim’in Çaldıran Seferinden sonra, hazine, o kadar çok zenginleşmiştir
ki; Sultan Selim: “ Benim altınla doldurduğum hazineyi ahvadımdan kim mangırla
doldurursa, onun mührü ile mühürlensin” dediği söylenir. Ve o günden, son zamanlara
kadar, Hazine-i Hümayun, Yavuz Sultan Selim’in mühürü ile mühürlenmiştir.
Hazine eşyası; Sultan Abdülmecit zamanına kadar,
sandık ve dolaplarda, depo halindeydi. Saray kanunlarına göre: tahta geçen
padişah, hazineyi ziyaret ederdi. Bu nedenle; tahta geçen Abdülmecit,
sandıklarda depolanan hazineyi görmüş. Kırım Seferi sırasında da; bazılarının
teşhirini emretmiş. Bunu takiben; Sultan Abdülaziz ve Sultan II.Abdülhamit
zamanında da; diğer eşyalar teşhir edilir. Zaman zaman, yabancı elçilere
gösterilen “Hazine-i Hümayun Dairesi”; böylece bugünkü müzenin ilk nüvesini
oluşturmuş oldu. Bu hazineye, yalnızca padişahlar tek başına girebilirler,
padişah olmadığı zamanlarda: ancak 40 kişilik bir ekiple açılabilirdi. Hazine;
bir yandan dolar, bir yandan boşalırdı. Çünkü; hazineden de birçok vesilelerle
armağanlar verilirdi. Her sene; Hz.Muhammed’in mezarına sürre alayı ile bu
hazineden birçok kıymetli eşya gitmesi gelenekti. Şimdi; göreceğimiz kıymetli
eşyaların çoğu, sonradan tekrar bize geri gelen bu eşyalardandır.
Hazine ile ilgili bir olay, şöyle gelişmiştir. Daha
önce söylediğim gibi, Topkapı Sarayında, hazine dairesinden hiçbir şey dışarı
çıkarılamazdı. Sultan II.Abdülhamit; kızı Ayşe’ye taç yaptırmak için, model
olarak kullanılmak üzeer, Sultan III.Mehmet’in sorgucunu; Saray Kahya’sından
ister. Kahya; Padişah’tan, muayyen vadeli bir senet almadan, sorgucu vermez. Bu
tutum; Sultan Abdülhamit’in çok hoşuna gider. Kahya’ya 100 altın hediye eder.
Süresi geldiğinde ise; sorgucu, Kahya’ya iade ederek, vermiş olduğu senedi geri
alır.
Evet; eserlerin sergilendiği dört oda (salon) var. Bu
odalar; 2001 yılında, modernize edilerek restore edilmiş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder